Geleneksel el sanatları, Anadolu coğrafyasının binlerce yıllık kültür tarihi içerisindeki en önemli ögelerden biridir. Ortaya çıkışında ve aktarımında halkın ortak estetik değerleri, ihtiyaçları, yaşadıkları çevre ile etkileşimleri, iletişimleri önemli rol oynamaktadır. Usta-çırak ilişkisi yoluyla nesilden nesile aktarılır.
Estetik kaygı anlamında sanat, her kültürde bulunur ve sanat kaygısıyla üretilen nesnelerden yerleşim yeri ve insan gövdesinin güzelliğine kadar her yerde uygulama alanı bulur (Emiroğlu ve Aydın, 2003, s. 722).
Sanat kavramının bir alt dalı olan el sanatı ürünleri, başlangıçta gündelik hayattaki ihtiyaçlar neticesinde oluşsa da zamanla estetik olarak da değerlendirilmiştir. Üreticisinin onaylanma, beğenilme, fark edilme ihtiyaçlarını da karşılamıştır. Toplumda statü kaynağı ve üreticisine saygı duyulma sebebi olabilmektedir.
Antropologlara göre sanat, insanların zihin yapılarının ve kültürün bir yansımasıdır. Çeşitli sanat dalları günlük hayattan zevk almayı sağlamanın yanında sayısız işlevlere sahiptir. Hayatı anlamamıza, açıklamamıza, hayattan hoşlanmamıza yardım eden ve hayal gücünün yaratıcı kullanımının bir ürünü olan sanat, insan türüne özgüdür. Bir yerli, bir kaba ihtiyaç duyduğunda basit ve süslenmemiş bir kap ile dikkatlice şekillendirilmiş pürüzsüz ve özenle boyanmış bir kap aynı işlevi görebilir. Ancak zaman harcanarak teknik beceriler kullanılarak yapılan hoş çömlekler sadece yapanın değil, diğerlerinin ve diğer kültürlerin de beğenisini toplar (Haviland, 2002, s. 437-438).
Hem bir iş hem bir uğraş hem de artistik bir çalışma alanı olan el sanatlarının verilen ürün doğrultusunda kategorileri bulunmaktadır. Hem yapılan iş hem de yapılan eşya için kullanılan bir tamlama olan el sanatlarının sanatın yanı sıra ekonomik ve sosyal hayatta da, başka bir deyişle, kültür içinde de ayrı bir yeri vardır (Barışta, 1998, s. IX).
Giysi kültürü de el sanatları içinde önemli bir yere sahiptir. Başlangıçta, bedeni dış etkilerden koruyarak yaşamı kolaylaştırmak ve güvende hissetmek için kullanılan giysi, insanlığın geçirdiği evrelerle birlikte farklı amaçlara da hizmet etmiştir. Konumuz olan deri’nin maddi kültür tarihi içerisindeki yeri ise neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
İlk insanlar avladıkları hayvanların derilerini dış etkenlere karşı korunmak için kullanabileceklerini fark ettiklerinde dericiliğin tarihi de başlamış sayılır. Bu, yüz binlerce yıl anlamına gelir. Deri’nin, zamanla sadece iklim şartları ve yırtıcı hayvanlardan korunmak dışında da işlevleri oluşmuştur: Estetik görünüş, moda kavramı, statü sembolü vb.
Kaynak: Melda ÖZDEMİR- Ali Mahir FAYİK