Sanatın ve zanaatın, sanat hayat pratiği konusunda ki süreçleri farklı biçimde ortaya konmuş ve farklı anlaşılmıştır. Sanat bu pratiği, ekonomik sistemler ve bu sistemlerin ortaya koyduğu kurumlar üzerinden algılayarak sanat tarihi boyunca bunun mücadelesini vermiştir. Zanaat zaman içinde ortadan kalkmasına karşın, meslek niteliğini korumuş ve endüstriyel değişimler doğrultusunda yeni meslekler biçiminde(teknisyen, mühendis v. b. ) ortaya çıkmıştır. Sanat, insanın yaratıcı ediminin teknik boyutundan, sanat eserinin yapısı ve üretim süreci gereği kaçınırken, zanaat farklı biçimlere bürünerek, sanat içerisine dâhil edilmeye çalışılmıştır. Sanat sürekli zanaatın bir karşıtı gibi görülmüş, sanatın ve zanaatın iç işleyişleri ve ortaya koydukları ürün açısından bu yanlış düşünce doğmuştur. Oysa sanat, doğayla karşıt bir tavır içerisinde olmuş ve sanatçı da kendine özgün doğasını yaratmaya çalışmıştır. Günümüz de bu iki kavramının kasıtlı ya da kasıtsız, bu biçimde değerlendirilmesi, karşımıza her şeyin sanat olabileceği gibi bir düşüncenin doğmasına yol açmaktadır.