Osmanlı tüfek ve tabancaları mekanizmaları açısından, Avrupa tüfek ve tabancaları ile aynı gelişimi göstermekle birlikte, form ve biçim olarak Avrupa tüfek ve tabancalarından çok farklı özellikler yansıtmaktadırlar. Osmanlı tüfek ve tabancalarının form ve süsleme farklılığı XIX. yüzyıl ortalarına kadar nispeten muhafaza edilmiştir. XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren İstanbul'da başlayan fabrikasyon imâlat ile birlikte, Osmanlı tüfek ve tabancaları da diğer milletlerde olduğu gibi geleneksel formlarından farklı olarak, uluslararası genel formlara uymaya başlamışlardır.

Çizim 7: XVI ve XK. yüzyıl arası Osmaıılı tüfeği ve kısınılan (1. dipçik. 2. kundak. 3. dipçik tabanı. 4. tüfeğin sağı. 5. tüfeğin üstü. 6. tüfeğin solu, 7. tufegm altı. 8. tetik. 9. tetik yuvası. 10. tetik korkuluğu. 11. namlu. 12. namlu gerisi. 13. namlu gövdesi. 14. namlu ucu. 15. nam- lu ağzı. lö. bilezikler. 17. dekoratif bilezikler. 18. nişangâh. 19. gez kertiği. 20. arpacık. 21. harbi. 22. harbi başı. 23. harbi yuvası. 24. merdaneler. 25. gerdaııe yuvalan. 26. askı kayışı. 27. mekanizma.)

Fabrikasyon üretim ile birlikte, silâh, daha kullanışlı ve pratik hale gelirken, sanat eseri olma vasfı ortadan kalkmıştır. Seri üretim ile birlikte silâh tamamen fonksiyonel manasına bürünmüştür. Atölye imalâtı olan Osmanlı tüfek ve tabancalarının her parçası ayrı bir ustanın elinden çıkmış olmasına ve ustaları farklı farklı bölgelerden olmasına rağmen, üzerlerindeki süsleme programı ve motifler genelde bir üslûp bütünlüğü gösterirler. Osmanlı tüfek, tabanca ve teçhizatları üzerindeki süsleme programı, motifler ve süsleme teknikleri açısından, kendi dönemlerinin sanat anlayışlarını yansıtmaktadırlar.
     Üzerlerinde kullanılan motifler ve süsleme teknikleri, kendileri ile aynı dönemlere ait diğer sanat eserleri üzerindeki motif ve süsleme teknikleri ile paralellik gösteren Osmanlı tüfek ve tabancaları, sayılan bu özelliklerinden dolayı Türk süsleme sanatı içerisinde oldukça hatırı sayılır bir yere sahiptirler.

OSMANLI TÜFEK VE TABANCALARI ÎLE İLGİLİ TERİMLER
Tüfek ve Tabanca ile İlgili Genel Terimler
Dipçik : Tüfeğin elle tutulan ahşap kısmıdır. 
Kundak : Dipçiğin uzantısıdır ve namluya yataklık eden ahşap kısımdır. 
Dipçik tabanı : Silâh kullanılırken, dipçiğin omuza dayanan kısmıdır. 
Tüfeğin ve tabancanın sağı : Tüfeğin sağ tarafta kalan kısmı, yani mekanizmanın bulunduğu taraftır. 
Tüfeğin ve tabancanın üstü : Tüfeğin üst tarafa gelen kısmıdır. 
Tüfeğin ve tabancanın solu : Tüfeğin solda kalan kısmıdır. 
Tüfeğin ve tabancanın altı : Tüfeğin alt tarafta kalan kısmıdır. 
Tetik : Genellikle kabza ya da dipçiğin altında bulunup, elle çekildiğinde mekanizmayı harekete geçiren kısımdır.
Tetik yuvası : İçinde tetik yer alan yuvadır
Tetik korkuluğu : Tetiğin istenmeyen hallerde, dış etkenlerden dolayı düşmesini engelleyen ve tetiğin etrafını saran metal çubuktur.
Namlu : Silâhın, demir, çelik, bakır, tunç gibi madenlerden yapılmış boru şeklindeki kısmıdır. Dıştan silindirik ya da köşeli formda olup, kundak üzerine oturur. İçten ise yiv et (şeşhaneli) ya da düz(kaval) şekilde olabilir. 
Namlu gerisi : Namlu gerisindeki birinci dekoratif bilezikten nişangâha (nişangâh dahil) kadar olan kısımdır. 
Namlu gövdesi : Namlunun, birinci dekoratif bileziği ile kundağın bitimine kadar olan kısmıdır. 
Namlu ucu : Kundağın bitiminden namlu ağzına kadar olan kısımdır. 
Namlu ağzı (fem) : Namlunun uç kısmı yani ağzıdır.
Bilezik : Namluyu kundağa rapteden metal bileziklerdir. Namlu gerisinden itibaren birinci, ikinci, üçüncü bilezik vs. diye adlandırılır.
Dekoratif bilezik : Namlu üzerini süslemek amacıyla, metal kakma (altın veya gümüş) ya da namlunun kendisinden kabartma olarak yapılan halkalardır. Namlu gerisinden itibaren birinci, ikinci, üçüncü vs. dekoratif bilezik olarak adlandırılır. 
Nişangâh : Nişan alma ile ilgili olarak, üzerinde gez kertiği de bulunan, namlu gerisinde yer alan, namlunun kendi madeninden yapılmış bir çıkıntıdır. Nişangâh, Osmanlı tüfeklerinde, diğerlerinden farklı olarak oldukça yüksek yapılmış bir çıkıntı halindedir. Üzerinde gez kertiğinden başka mesafeleri gösteren delik ve rakamlar da bulunur. 
Gez : Nişan alma sırasında kendisi ile arpacık ve hedefi bir hizaya getiren nokta (kertik)dır.
Arpacık : Nişan alma sırasında gez ve hedef ile aynı hizaya getirilen nokta (kertik)dır. 
Harbi : Namluyu temizlerken ya da doldururken kullanılan metal ya da ahşap çubuktur. 
Harbi başı : Harbinin elle tutulan uç kısmına verilen addır. 
Harbi yuvası : Kullanılmadığı zamanlarda harbiyi koymak için kundağa açılmış yuvadır. 
Gerdane : Tüfeği omuza asmak için kullanılan askı kayışının tüfek üzerindeki halkalarıdır. 
Gerdane yuvası : Gerdanelerin tüfeğe takıldığı yerdir.
Askı kayışı : Tüfeğin omuza takılan kayışıdır.
Mekanizma : Silâhın ateş almasını sağlayan makine kısmı. Fitilli, çakmaklı, kapsüllü, iğneli gibi çeşitleri vardır. 
Kabza : Tüfeğin ya da tabancanın elle tutulan ahşap kısmıdır. Osmanlı tüfeklerinde kabza, dipçiğin hemen önünde köşeli bir şekilde çıkıntı yapmaktadır, tabancalarında ise dipçik yerine kabza kelimesi kullanılmaktadır.
Kabza tabanı : Tabancaların kabzalarının alt kısmıdır.
Ateşli Silâh Mekanizmaları ile İlgili Terimler
Tüfek ve tabancaların adları, genellikle mekanizmalarına göre kullanılır.
Fitilli Tüfek : En erken bulunmuş tüfeğin adıdır. Bu adı almasının sebebi ise ateşlemenin bir fitil aracılığı sağlanmasıdır. Ağızdan doldurulup, küçük gülleler atan bu tüfeğin erken örneklerine arkebüz adı da verilir. 
Fitilli mekanizma şu bölümlerden oluşur :
Horoz : Tetiğin çekilmesi ile falyaya fitili düşüren metal kısımdır.
Fitil : Islak baruta batırılarak, güneşte kurutulmak suretiyle hazırlanmış bükmedir. Bu bükme ip, horoza takılarak ucu ateşlenir.
Falya tavası : Falya deliğinin ağzında yer alan ve barutun dökülmesini sağlayan, midye kabuğu şeklindeki kısımdır.
Falya deliği : Haznedeki barutu ateşlemek için namluya açılmış deliktir.
Falya çivisi (çubuğu) : Falya deliğini açmak ya da temizlemek için kullanılan çubuktur. Metalden yapılmıştır.
Falya kapağı : Tüfeğin kullanılmadığı zamanlarda falya tavasının üzerine kapatılan kapaktır.
Horoz yuvası : İçinde horozun yer aldığı ve tetiğin çekilmesi ile horozun öne ve arkaya hareket edebildiği yuvadır.
Çakmaklı Tüfek ve Tabanca : Erken tüfeklerden birinin adıdır. Ateşlemesi çakmak taşı aracılığı ile olduğundan bu adı almıştır. Ağızdan doldurulan ve küçük gülleler atan bu tüfeklere kara namlu da denmektedir. Çakmaklı mekanizma şu bölümlerden oluşur :
Tesbit levhası : Üzerine mekanizmanın raptedildiği levhadır. 
Horoz : Çakmak taşını tutan ve tetik çekildiğinde çakmak demiri üzerine düşen kısımdır.
Taş tutma dili : Çakmak taşını tutan, dil şeklinde iki adet metal parçadır. 
2/4) ta§1 : Namludaki barutun ateşlenmesini sağlayan taştır.
Çakmak demiri : Üzeri dikey olarak yivli, demir levhadır. Çakmak taşının çarpması ile çıkan ateşi falyaya düşürür. 
Kurma yayı : Çakmak demirini tekrar kullanmak üzere ileri ya da geri hareket ettiren yaydır. 
Sıkıştırma vidası : Horozun üzerinde bulunan ve taş tutma dillerini sıkıştıran vidadır. 
Falya deliği : Haznedeki barutu ateşlemek için namlu gerisine açılmış deliktir. 
Kapsüllü Tüfek ve Tabanca : Namlusu ağızdan dolan ve horozun falya tavası (ecza yuvası) na düşmesi ile ateş alan bir tüfektir. Kapsüllü mekanizma şu bölümlerden oluşur : tesbit levhası , horoz  ecza yuvası (falya tavası)falya deliği.
Ecza yuvası : İçine kapsül ya da ecza konulan yerdir. Horoz hızla bu yuvaya düştüğünde, kapsül ateş alır ve ateşi falya deliği aracılığı ile haznedeki baruta gönderir. 
İğneli Tüfek ve Tabanca : Erken tipleri ağızdan dolma olan bu tüfekler,
XIX. yüzyıl ortalarından itibaren gelişmeye başlamışlardır. Mekanizmaları, kapsüllü tüfek mekanizması ile benzer olup, kapsül yerine bir iğne aracılığı ile ateşlenirler. Ateşli silâh gelişiminin son halkasını oluşturan iğneli tüfek ya da tabancalar geriden doldurulur ve kovanlı mermi ile seri atış yapabilirler. En erken iğneli tüfek mekanizması şu bölümlerden oluşur :
Tesbit levhası, horoz, falya tavası, falya deliği ve iğne.
İğne : Bir ucu falya tavasının içinde, diğer uçu falya deliğinde olan iğne, horozun falyaya düşmesi ile hazneye basınç yaparak silâhın ateş almasını sağlar.
Çeşitli Tüfek Tabanca ve Teçhizat Adları
Arkebüz : Bir ya da birden fazla kiş tarafından taşman, ağızdan doldurulan erken tüfek örnekleri için kullanılan bir tabirdir. Fitilli ve zemberekli olmak üzere iki şekli vardır. Önceleri, bir fitil aracılığı ile ateşlenen arkebüzler yağışlı ve rüzgârlı havalardan etkilenmeleri nedeni ile zemberekli şekle dönüşmüşlerdir. Fitilli olanları XVI. yüzyılda, zemberekli olanları ise XVII. yüzyılda kullanılmışlardır.
Alay Bozan : XVI. yüzyıl ikinci yarısı ve XVII. yüzyılda Osmanlı ordusunda kullanılmış erken fitilli tüfek türüdür. Oldukça ağır olan namlusu, gerektiğinde bir çatal ayağa ayandırılırdı.
Metris ya da Kale Tüfeği : Metrislere ya da kale mazgallarına dayandırılarak kullanılan büyük boyutta tüfek türüdür. Fitilli, çakmaklı, kapsüllü mekanizmalıları da olan bu tüfekler genellikle birden fazla kişi tarafından taşınır ve kullanılırdı. Bu tip tüfekler gemilerde de kullanılırdı.
Karabina : Boyutları tüfekten kısa tabancadan uzundur. Namlu ağzı, tüfek ve tabancalara göre daha geniştir. Genellikle çakmaklı ve kapsüllü mekanizmalıları yaygındır.
Fitilli Musket : Normal tüfekten biraz daha büyük, metris tüfeğinden daha küçük, bir kişi tarafından taşınabilen uzun namlusu gerektiğinde bir mesnede dayandırılarak desteklenen tüfektir. Daha çok XVI. yüzyıla ait bir grup fitilli tüfek için kullanılan tabirdir.
Zemberekli Musket : Normal tüfekten biraz daha büyük, metris tüfeğinden daha küçük, falya tavası yerinde yuvarlak bir zembereği olan, çakmaklı mekanizma ile çalışan, daha çok XVII. yüzyılda kullanılan bir tüfek türüdür.
Ejderlı : Daha çok XVI. ve XVII. yüzyılda yapılmış bir grup namlu tipi için kullanılan terimdir. Ejderli dediğimiz namluların ağız kısımları ejder başı şeklinde olup, gövdeleri ejderin vücudu şeklindedir. Araştırmacı M.Z. Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1946'da "ejderli" dediğimiz bu namlulara "Ejderhan" da demektedir.
Filinta : Süvarilerin omuzlarında taşıyabilecekleri büyüklükte olan, küçük boylu tüfekler için kullanılan bir tabirdir.
Kubur : Daha çok ağızdan doldurulan çakmaklı ve kapsüllü Osmanlı tabancaları için kullanılan bir tabirdir. Atların kuburluk denilen yan kısımlarına asıldıkları için bu adı almışlardır.
Piştov : Ağızdan doldurulan çakmaklı ve kapsüllü tek atışlı tabancalar için kullanılan bir tabirdir. Avrupa dillerinde tabanca karşılığı olarak kullanılan "pistol" kelimesinin halk arasında piştov şeklinde kullanılmasından ortaya çıkmış olmalıdır. Nitekim, bu tabir daha çok Balkan bölgesinde yapılmış tabancalar için kullanılmaktadır. (Çizim : 4/2) Kabza tabanları, kuburlardan biraz farklı olarak konik bir formdadır. Kabza ve kundaklarının üzeri tamamen sarı maden kaplamadır.
Ayrıca, tabancalar için toplu, şarjörlü gibi tabirlerde kullanılır ki, bu adlar gelişmiş iğneli mekanizmalı tabancalar için geçerlidir.
Baston Tüfek : Adından da anlaşılacağı gibi baston tipindedir ve baston olarak kullanılır. Ancak, ateşli silâh olarak da gizli bir görevi vardır. Daha çok
XIX. yüzyılda yaygınlaşmışlardır. Çakmaklı, kapsüllü ve iğneli mekanizmalı olanları vardır.
Barutluk : Bir kemere takılarak askerin üzerinde taşıdığı ve içine barut koyduğu çeşitli biçimlerdeki kaplardır. Osmanlı barutlukları genellikle boynuz formundadır, gümüş ya da kemikten yapılmıştır.
Kuburluk : Atların yan taraflarına takılan ve içine tabanca koyulan kılıflardır.
Kurşun kalıplan : Üzerlerinde çeşitli boylarda kurşun yuvalan bulunan, iki kollu madenî kalıplardır. Kolları genellikle kemik ya da ahşap olur. Eritilen kurşun, yuvalar içine dökülerek çeşitli boylarda ve özelliklerde kurşunlar elde edilir.
Fişeklik Kemeri : Üzerinde fişek yuvaları olan ve bele takılan bir kemerdir.
Fişeklikler bafon ya da gümüşten yapılabilirler. Her bir fişek yuvasının üzerinde bir zincir ile kemere bağlı olan kabara şeklinde kapaklar vardır.